•Toprak, atmosfer ile taș küreyi (litosfer), tatlı su ile tuzlu su alanlarını (hidrosfer) birbirinden ayıran bir ara katman olup, birçok bitki ve hayvan için yașam alanı sunan biyosferin (canlı küre) bir parçası, gezegenimizin yașayan, nefes alan derisidir.¹
•Bitkilerin yetișmesine uygun ideal (model) bir toprağın %45’i mineral, %25’i hava, %25’i su ve %5’i organik maddeden olușur.2
•Toprağın katı kısmını olușturan mineraller ve organik madde birbirinden oldukça farklı iki katı kısmın, toprak ana materyali ile canlı ve canlı artıklarının fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak ayrıșmasından meydana gelir.³
•Toprağın büyük bölümünü olușturan ve inorganik (canlı olmayan veya bir canlı tarafından üretilmemiș) mineral kısım, fiziksel ve kimyasal özellikleri bakımından topraktan toprağa değișiklik gösterir. Toprağın mineral bölümü, ana kayanın hemen üstündeki, tașlı ve kaba taneli yapıdaki ana materyalin gevșeyip parçalanması ve ayrıșmasıyla olușur. Bu süreçte önce birincil mineraller (Feldispat, kuvars, mika vb.) olușur, daha sonra birincil minerallerin ayrıșması ile silikat, kil ve demir oksit gibi diğer mineraller olușur.⁴-⁵
•Minerallerin çeșidi ve topraktaki oranları toprağın rengini ve dokusunu etkiler. Topraktaki mineralleri ayırt etmek, toprağın verimi, nem muhafaza etme yeteneği gibi birçok detayı anlamamıza yardımcı olur.*
Coğrafya kaderdir. Esansiyel besin öğelerinden olan minerallerin tek kaynağı bitkilerin üzerinde yetiştiği toprağın kalitesi ile doğru orantılıdır.
Topraklar mineraller bakımından fakir ise, besinlerde mineraller bakımından fakir olacaktır.
Ülkemiz toprakları çinko ve demir açısından fakir topraklardır ve bu iki elementin eksikliğinin insanlarda görülmesi sıktır. Özellikle de çocuklar, ergenler ve hamileler bu eksikliklerden fazlasıyla etkilenirler.
Evet, vücudumuz en az 25 elementten oluşuyor. Ancak vücut kütlemizin yüzde 99'a yakınını 6 element oluşturuyor. Bunlar:
Geri kalan yüzde 1'5 kısmı ise Potasyum, Sülfür, Sodyum, Klor, Magnezyum ve eser miktarda Bor, Krom, Kobalt, Bakır, Flor, İyot, Demir, Manganez, Molibden, Selenyum, Silikon, Kalay, Vanadyum ve Çinkodan oluşur.
Bu elementler, vücudumuzu oluşturan 37 trilyon kadar hücrenin yanı sıra, hücre zarının dışında kalan hücre dışı yapılarda da bulunur.
Mineraller vücut tarafından sentezlenemedikleri için besin yoluyla alınır. Besinlerle alınmasının yanında mineral takviyesi de kullanılabilir. Bu takviyeler genellikle vitamin ve mineralleri birlikte içerir.
Günlük gereksinimi 250 mg’ın üzerinde olan minerallere ‘makro mineraller’ denir. Sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve klor makro minerallerdir.
Günlük gereksinimi 20 mg’ın altında olan minerallere ‘eser elementler’ denir. Krom, bakır, iyot, flor, manganez, molibden, selenyum ve çinko eser elementler grubunu oluşturur.
Kalsiyum vücutta en çok bulunan mineraldir. İskelet ve dişlerin yapısında fosfor ile birlikte kalsiyumfosfat şeklinde bulunur. İskelet ve diş yapısında bulunduğundan da anlaşılacağı üzere sağlıklı kemik ve diş yapısı için önemli bir mineraldir. Vücutta depolanan kalsiyum miktarının %1’lik kısmı kas, kan ve hücre içi sıvılarının kalsiyum seviyesini korumak için kullanılırken kalan %99’luk kısmı kemik ve dişlerin yapısını korumak ve geliştirmek için kullanılır.
Bunların yanı sıra kasların kasılıp gevşemesi, sinir iletimi ve kan pıhtılaşmasını sağlar. Hormonların salınımı ve normal kan basıncının sağlanması kalsiyuma bağlıdır.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.