Hepimiz bunun için İngiliz müteahit ve cenaze levazımatçısı William Banting'e bir şeyler borçluyuz. 1800'lü yılların sonunda kendisi obez bir insanken kilo vermeye karar vermiş ve bunu da halka açık bir mektup şeklinde yayınlamış. Bu diyet modeli ve kitap tüm Dünya'da popüler olmuş. Bu kitabı bugün bile online bulmak mümkün ve hatta günümüz diyetleri de Banting'den etkileniyor.
5500 yıl öncesinde yazıyı bulan ilk uygarlık olan Sümerlerde de bir mutfak kültürü vardı kuşkusuz ve tabii ki de güzellik tanımlamaları.
Pek çok kültürde uzun yıllar boyunca kilolu fizik görüntüsü beğenilirken, günümüzde güzel olarak tanımlanan beden 0 beden.
0 beden ölçülerine bakıldığında bel çevresinin 55-65 cm arasında olduğu görülüyor tabii ki bahsettiğimiz yetişkin kadınlar. Çocuk bedenlerine baktığımızda ise bu ölçünün 11-12 yaş için olduğunu görüyoruz.
Yetişkin bir insanı bir çocuğun bedenine hapsetmek!
1900-1920 arasında ilk tıbbi kilo cetvelleri ortaya çıktı. Giysiler için konfeksiyon beden uygulaması kullanılmaya başlandı. Böylece endüstriyel normlar yeni bir insan imajına damgasını vurdu.
Biz teknolojiyi yarattık teknoloji de bizi şekillendirdi.
Kalori saymak zorunluluk çünkü bu iki ucu çiçekli değneğin öbür yakasında obezite ve buna bağlı hastalıklar var.
Beslenmek biyolojik bir işlev. Tek hücreli canlılardan, balinalara kadar yaşayan her varlık ''beslenmek'' zorunda.
Besin öğelerine, diyet listelerine, beden algılarına, gıda takviyelerine, bütçelere, ekoloji ve ekonomiye, sosyal ilişkilere ve kişiden kişiye değişen beslenme alışkanlıklarına temel bilim gözlüğü ile bakalım. İnceleyelim, araştıralım.
Çünkü bu bizim bedenimiz, bizim kararımız.
Elindeki o pastayı usulca yere bırak, kaç kalori biliyor musun?
Her birimizin aklında bir kalorimetre saklı. Besinleri gram gram ölçüyor, ince ince tartıyor ve bıkmadan usanmadan kalori sayıyoruz. Artık anaokulu öğrencileri bile biliyor ki:
Fazla kalori kilo aldırır... mı? Peki neden?
Peki kalori nedir diye hiç aklımıza gelmiş olabilir mi? Cevabı hemen verelim:
''Kalori (simgesi cal),1 atmosfer basıncında 1 gram suyun sıcaklığını 1 °C artırmak için gerekli olan enerji miktarıdır. (Kaynak Wikipedia)''
Biraz kafa karıştırıcı gibi, 1 atmosfer basıncının ve 1 gram suyun benim pastamla ne alakası var? 1 °C'den bahsetmiyorum bile.
Haydi, biraz daha yakından bakalım:
"fiziksel" kalori yiyeceklerin enerji değerlerini göstermekte kullanılan kalori ile karıştırılmamalıdır. Yiyeceklerde kullanılan kalori "C" ile gösterilip 1000 cal değerindedir.(Kaynak Wikipedia)
Yakından bakınca daha da mı karıştı acaba? O zaman bir de şöyle deneyelim bakalım:
Hayatımızı sürdürmek için enerjiye ihtiyacımız var çünkü enerji ile işleyen organizmalarız. Bu enerjiyi besinlerden alırız. Her bir besin öğesinin verdiği enerji miktarı ise doğrudan besinin ürettiği enerji ölçülür. Besin, etrafında su olan ve kapalı bir kabın içine konur; bu cihaz, bomba kalorimetresi olarak bilinir. Besin tamamen yakılır ve bunun sonucunda suyun sıcaklığındaki yükseliş ölçülür. Bu yöntem bugün pek kullanılmaz. Bunun yerine yağ, protein, şeker ve alkolün enerji değerleri standart tablolar üzerinden hesaplanır. Protein ve karbonhidratların 1 gramı 4 kilo kalori, yağın bir gramı ise 9 kilo kalori olarak belirlenmiştir. Basit bir yaklaşım ile alınan enerji, yakılan enerjiye eşit ise ideal kiloda olmak mümkün. Alınan enerji fazla ise obezite, az ise de zayıflık gelişiyor.
Denklem bu kadar basitse ve hepimiz her gün kalori sayıyorsak ne oluyor da Dünya nüfusu hızla kilo alıyor?
LEPTİN VE GHRELİN KARDEŞLERLE TANIŞIN
Hormonlarımız, hayatımızdır. Yunanca anlamıyla uyarmak sözcüğünden türevlenmiştir. Bununla birlikte hormonlar sadece uyarı işinden sorumlu değildir. Aynı zamanda da kilitleme/durdurma/sonlandırma görevleri de vardır.
Yemek öncesi mideden Ghrelin isimli (açlık hormonu) salgılanır ve kanda hızla artarak açlık hissi oluşturur . İştahı ve yemek yeme arzusunu artırır. İlk lokmadan itibaren Ghrelin salınımı azalmaya başlar. Ghrelin; barsak, böbrek, plasenta, hipofiz, tükürük ve tiroid bezleri ve kalp tarafından da az miktarda üretilir.
Kandaki ghrelin miktarının midenin boşalma hızıyla ilgili olduğu saptanmıştır. Midede uzun süre kalmadan hızla sindirilen bir yiyeceğin, midede uzun süre kalan ve yavaş sindirilen bir yiyeceğe göre kişiyi daha hızlı acıktırdığı araştırmalar sonucu ortaya konmuştur.
Obez kişiler kilo verdiğinde kandaki ghrelin miktarının arttığı, anoreksik kişiler kilo aldığında ise kandaki ghrelin miktarının azaldığı bulunmuş. Bu sonuçlar ghrelin miktarlarının beslenmeden etkilenerek değişkenlik gösterdiğini kanıtlıyor. Kilo kaybedenlerin, kilosunu korumakta zorlanmalarındaki temel sebeplerden biri de , kilo verdikçe Ghrelin in artarak iştahı da artırmasıdır.
İlk lokmayla birlikte Ghrelin azalmaya başlar . 21. dakikadan itibaren kalın bağırsaktan PYY3-36 isimli bir hormon, salgılanmaya başlar. Bu hormon beyinde açlık hissini sona erdirir, doygunluk hissi vererek iştah sona erer.
Leptin hormonu; yağ dokudan salgılanır ve bize artık daha fazla beslenmeye ihtiyacımız olmadığını söyler.
Leptin hormonu doyma hissi veren yemeği sonlandıran hormondur. Büyük ölçüde vücutta bulunan yağ hücreleri tarafından ve az miktarda mide, kalp gibi organlardan salgılanır. Beynin hipotalamus bölgesinde etkilidir ve yağ depoları hakkında beyine bilgi verir. Eğer açlık durumu yoksa ve yeterli yağ deposu mevcutsa yoksa ve yeterli yağ deposu mevcutsa leptin iştahı azaltır ve vücut yağ depoları korunur. Eğer yağ depolarında bir azalma varsa kandaki leptin miktarı azalır ve beyin bunu iştah artışı olarak algılar.
https://akupunkturvetamamlayicitip.org/2018/05/aclik-tokluk-hormonlari.pdf
YEGANE ENERJİ KAYNAĞIMIZ
Spiritüel düşünceye selam olsun:) Biz temel bilimciler de evrende her şeyin enerji olduğuna inanırız hatta bunu ispatlarız.
Dünyamızın yegane enerji kaynağı güneştir. Her birimiz Güneş enerjisinin dünyada cisimleşmiş haliyiz. Güneşimizden Dünyaya gelen ısı, besin zinciri yolu ile yaşayan biyo kütlenin döngüsünü sağlar.
Doğada türler arasında av ve avcı ilişkisi vardır. Güneşten gelen enerji, bitkiler tarafından kullanılır. Bitkiler fotosentez yaparlar, ototrofturlar yani kendi besinlerini kendileri üretirler ve evet, doğru bildiniz biz biyologlar bu beslenme modelini de iyi biliriz.
Heterotroflar da var ki, onlar kendi besinlerini kendileri üretemezler ve mecburen bir başkasını yiyerek hayatta kalabilirler. Sadece bitki yiyenlere herbivor diyoruz. Herbivorları yiyerek beslenenlere karnivor adı verilir. Hem herbivor hem de karnivorlar ile beslenenlere de omnivor tanımlaması yapıyoruz.
Bu denklemi 360 derece saran bir de saprofitlerimiz yani çürükçüllerimiz var ki, ekosistemin çöp öğütücüleri de denilebilir. Geride kalanların toprak olmasını sağlıyorlar.
Çürükçül demişken, ekosistemde karbon döngüsünün sabit olduğunu söylemiş miydim hem de milyarlarca yıldır. Dünya kapalı bir ekosistemdir madde girişine ve çıkışına izin vermez. Canlı dediğimiz, karbon bazlı organizmalardı hatırlarsınız. Varmaya çalıştığım nokta şu:
Hepimiz dinozor karbonuyuz. Vücudumuzun 2/3'ünü meydana getiren su ise uzaydan geldi, milyarlarca yıldır da değişmedi.
Ekolojinin sihiri de buradadır. Bizi kalıplarımızdan çıkarır, gözümüzü açar ve bakmaya değil, görmeye başlarız.
Doğal enerji piramidinde kimin ne kadar enerji tüketeceği bellidir. İnsan bu piramidin en üzerine tırmanmıştır. Bütün dünya av sahası ve bütün türler de avıdır.
Beslenme artık biyolojik bir zorunluluktan daha öte bir moda, gösteriş, sosyal statü göstergesi, dayatma ve muamma halini almıştır.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.