Yaşam karmaşık bir süreçtir. Her bir hücremiz kendi başına karar veren, yaşamsal faaliyetlerini yürüten ve zamanı geldiğinde de ölen en küçük parçamızdır.
Cilt dokusu 28 günde bir yenilenir mesela, deri ölür ve dökülür. Arkasından da yenisi gelir. Varoluşumuz aslında bir yapım ve bir yıkım devingenliğidir.
Yapım olayına anabolizma, yıkım olayına da katabolizma adını veriyoruz. İkisi birleşince metabolizmayı meydana getiriyor.
Bu süreçlerin tamamında da başrol proteinlerin. Protein olmazsa hayat da olmaz. Yağsız bir beslenme modeli uygulanabilir, karbonhidratsız da olabilir ama proteinsiz olmaz.
Proteinlerin en temel yapı taşı amino asitler adını verdiğimiz bileşiklerdir. Toplamda 20 amino asit vardır. Bunlardan 9 tanesi insan vücudunda yapılamaz yani mutlaka besinlerle alınmaları gereklidir.
En zengin amino asit kaynakları hayvansal gıdalardır. Et yemek, günümüzde dahil pek çok kültürde bir zenginlik ve sosyal statü göstergesidir. Zorunlu bir tüketimden daha çok, refaha eşlik eder. Mangal partileri hemen hemen her kültürde yaygındır ve binlerce yıldan beri hala ateşin başında oturup, avlarımızı (süpermarketten olsa da) paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
Artan nüfus, azalan kaynaklar, karbon, azot, su döngülerinin bozulması hayvansal kaynaklı protein tüketimini kısıtlamamızı söylüyor.
Madalyonun öteki yüzünde ise aşırı refah, tüketim ve israf var.
Vücudumuzun temel yapım malzemesi olan proteinlerin ana başlıklar halinde topladığımızda 8 farklı görevi vardır:
1. Enzimler ve hormonlar protein yapıdadır. Sindirim, solunum gibi temel biyolojik faaliyetlerden sorumludur.
2. Taşıyıcıdırlar. Hemoglobin kanımızda bulunur. Demir taşınmasından sorumludur.
3. Besleyici, depo proteinleridir. Süt proteini kazein gibi.
4 Kasların kasılmasından ve gevşemesinden sorumludur.
5. Yapısal proteinler de vardır. Kolajen gibi. Vücudumuzun temel matriksini oluşturur.
6. Savunma ve defans işlevinden de sorumludurlar. Ne kadar takviye alırsanız alın, proteinden yana fakir besleniyorsanız bağışıklık sisteminiz sağlıklı olamayacaktır.
7. İnsülin gibi düzenleyici proteinler kan şekerinin kontrolünü sağlar.
8.Protein dünyası bir hayli karışıktır. Görevleri ve sınıflandırılması bilinemeyen pek çok protein vardır.
Bedenimizin sağlıklı olabilmesi için gerekli proteini besin yolu ile dışardan alması zorunludur.
Çocuklar, protein eksikliğine karşı son derece hassastırlar. Büyüme ve gelişme durur. Bağışıklık sistemi bozulur. Öğrenme ve algılama yavaşlar. Hastalıklar artar. Beslenme bozukluklarına malnütrisyon adı verilir.
Türkiye'de 2010 yılında Kayseri Melikgazi'de 1250 çocuk beslenme açısından değerlendirilmiştir.
Ağırlığa göre malnütrisyonlu olan çocukların oranı % 4.5,
Boya göre malnütrisyonlu olan çocukların oranı %13.7 olarak saptanmıştır.
Neden olmasın? Bal gibi de olur. Eti sadece protein kaynağı olarak görür ve yerini proteinden zengin bakliyatlarla doldurursak, bu plan kağıt üzerinde tıkır tıkır işler görülür.
Et demek, sadece protein demek anlamına gelmiyor ne yazık ki, önemi bilinen ama nedense çok ihmal edildiğini düşündüğüm mikro besin öğelerine sadece bazı hayvansal gıdaları tüketerek erişebiliyoruz.
Hayvansal kaynaklı proteinlerin, biyo yararlanımının daha yüksek olduğunu gösteren pek çok bilimsel çalışma bulunmaktadır. Vegan ve vejeteryan beslenme modelini seçen kişiler için de protein içeriği sengin alternatifler sunulmaktadır.
Geleneksel mutfağımız aslında bize sağlıklı beslenmenin kolaylığını ve de ispatını sunmaktadır. Bakliyatlar ile tahılları karıştırmak esansiyel amino asit alımı için dengeli bir model sunmaktadır.
Yumurta, hayvansal protein bakımından son derece zengin bir kaynaktır. Tüketilmesi konusunda farklı görüşler ve diyet modelleri de vardır.
Kırmızı ve beyaz etin de aynı şekilde savunucuları ve karşı çıkanları var. Kırmızı et içinde de varyasyonlara ayrılıyor. Asla kuzu eti yemem diyenler ve kuzusuz doymak bilmeyenler.
Bütün bunlara uzaktan bakan balık da var tabii ki. Lezzetli ve nispeten de daha ucuz. Balık mevsimi kışın olsa da yaz akşamlarının meşhur bişeysidir. Ne olduğuna hala karar verebilmiş değilim. Sosyal ihtiyaç sanırım. Rakı, balık, deniz, Akdeniz akşamları filan. Sanırım bu yüzden öğlen arasında kolayca balık yiyeceğimiz bir yer bulamıyoruz. Oysa ki haftada iki defa yağlı balık tüketen annelerin bebekleri, diğerlerine göre 10 puan daha yüksek IQ'ya sahip oluyorlar.
Gıda endüstri halini alınca ve popülasyon çoğaldıkça besine ulaşmak zorlaştı. Günümüz tavuk çiftlikleri bizlere bol bol beyaz et vaad ediyor.
Bir dönem tavuk etinin üzerindeki kontroller az olsa da günümüzde denetimler son derece sıkı, antibiyotik, hormon kullanımına müsaade edilmiyor. 2006 yılından beri bu böyle.
Doğal, serbest gezen tavukları bulup tüketebiliyorsak ne ala. Marketlerde satılan çiftlik tavukları ile doğal tavuklar aynı mı, biraz araştırdım.
Organik ve geleneksel üretimden elde edilen etlerin besin içeriği ve kalitesi yönünden değerlendirildiği ve çok sayıda araştırmanın sonucunu özetleyen bir makaledeki sonuçlar ise çok daha çarpıcıdır (Dangour ve ark., 2009). Pek çok besin maddesi bakımından aralarında önemli fark gözlenmemesi her 2 etin de rahatlıkla besin katkı ve sağladığı fayda düşünülmeksizin tüketilebileceğini göstermektedir. Magkos ve ark(2003) pek çok bilimsel araştırmayı değerlendirerek yaptıkları açıklamada organik ve konvansiyonel üretilmiş etler arasında pek çok vitamin ve mineraller bakımından sadece küçük farklılıklar olduğunu belirtmişlerdir. Dolayısı ile toplam besin katkısı yönünden etler arasında insana sağladığı fayda bakımından ciddi bir fark oluşmayacağının bilinmesi gerekir. Nitekim Amerikan Tarım Bakanlığı (USDA) de organik üretilmiş gıdaların geleneksel üretim metotlarıyla elde edilmiş gıdalardan daha besleyici olduğuna dair bir iddiada bulunulamayacağını bildirmesi de bu açıdan önemli bir kurumsal yaklaşım olarak yukarıda yazılanları teyit etmektedir*
Etiketi iyi okumak son derece önemli, internette geçirdiğimiz saatler içinde pek çok bilgiyle karşılaşıyoruz. Bir de kulaktan dolma bilgilerimiz ve bunu söylemezsem çatlarım dillere destan görgüsüzlüğümüz var. Ben çiftlik tavuğum Kastamonu'dan geliyor sabahın sabah beşte gidip alıyorum diyen de gördüm, market tavuğu yiyenle alay eden de. Siz kendi bilginize güvenin, araştırın, okuyun ve kendiniz için en iyi olana karar verin.
Proteinler harikadır, proteinler kas yapar, güzelleştirir, bağışıklık sistemini güçlendirir.
Karbonhidratlar kötüdür. Saf enerji deposudur.
Yağlar zaten yasaklıdır.
Dr. Garth Davis, yakında çıkacak olan Proteinaholics adlı kitabında, “Bizler proteinkolikleriz” diyor.. "Protein alemindeyiz." Gerçekten de, Dünya Sağlık Örgütü, Amerikalıların, Kuzey Amerika'da uyumlu hale getirilen Diyetle Önerilen Alım Miktarı tarafından önerilen proteinin iki katından daha fazla protein tükettiklerini söylüyor. 1970'lerde kişi başına yılda yaklaşık sekiz olan tavuk tüketimi, bugünün iki katından fazlasına çıktı.
Tarihte hiç bu kadar çok protein yemedik. Atkins'in ve hala popüler olan Paleo diyetinin savunucuları, yüksek protein alımlarının mağara adamlarının yemek planlarını taklit ettiğini öne sürse de, tarihçiler atalarımızın avcılardan daha iyi toplayıcı olduğuna işaret ediyor. Protein kelimesi Yunanca "birincil öneme sahip" anlamına gelen proteos kelimesinden gelse de, bu isim, antik Yunan diyetindeki önemi için değil, insan vücudunu oluşturan proteinin önemi nedeniyle almıştır. Dünya savaşlarından önce, protein büyük ölçüde zenginler için ayrılmıştı; Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde sıradan insanların diyeti “et ve patatese” daha az, daha çok “pırasa ve patatese” benziyordu; et ve süt ürünleri haftada iki veya daha az tüketiliyordu.
Sydney Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, yüzlerce gıdanın tokluk indekslerini incelediler; Buldukları en açlığı bastıran yiyecek -herhangi bir protein bombasının üstünde- haşlanmış patates oldu.
Dünya çapındaki popülasyonlardan elde edilen kanıtlar, hayvansal proteinin kilo alımına yol açtığını göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü, 15 yıl boyunca 10 Avrupa ülkesinde yarım milyon insanı inceleyerek tarihin en büyük kohort araştırmalarından birini gerçekleştirdiğinde, veriler yüzde sekiz daha fazla hayvansal protein tüketenlerin aşırı kilolu olma olasılığının yüzde 23 daha fazla olduğunu gösterdi.
https://www.macleans.ca/society/life/the-dangers-of-our-protein-diet-obsession/
Araştırmalar, dünyadaki sera gazı emisyonlarının en az yüzde 15'inin kaynağının hayvan yetiştiriciliği olduğunu gösteriyor. Bu oran, hava ve kara trafiğinin yol açtığı sera gazı emisyonundan daha yüksek. Hayvanların sindirimi atmosfere metan gazı salımına neden olurken, gübre üretimi CO2 yayıyor. Hayvancılıkta fosil yakıtların kullanılması yine çevre için önemli bir sorun. Diğer yandan hayvan yemi üretimi (özellikle soya), ormanların yok olmasına yol açarak gezegenin sera gazı elimine etme kapasitesini düşürüyor.
Hayvanların üretim, ulaşım ve dağıtım aşamalarında çevreye verilen zararla birlikte hayvansal atıklar da doğayı ve suları kirleten başlıca faktörlerden.
Et üretimi aynı zamanda su tüketimiyle de yakından ilişkili: 500 gram inek eti üretmek için yaklaşık 7 bin litre su tüketmek gerekiyor. Bu rakam buğday ve pirinç için kullanılanın 10 katı.
Peki günde sadece bir gün et tüketiminden vazgeçmek, sera gazı emisyonunun düşürülmesinde ne kadar etkili?
Bazı araştırmalar, gelişmiş bir ülkede yaşayan bir kişinin tamamen vejetaryen beslenmesinin, bireysel olarak yol açtığı sera gazı salımını yaklaşık yüzde 10 oranında düşürdüğünü ortaya koyuyor (Bu oranın yüzde 50'ye kadar çıktığını savunan tartışmalı araştırmalar da mevcut).
Diğer yandan, et tüketiminin düşürülmesi dünyadaki kıtlıkla mücadele çalışmalarına da katkı sağlıyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) verilerine göre tüm dünyadaki tarım alanlarının yüzde 83'ü hayancılık (mera ve hayvan yemi-tahıl üretimi) için kullanılıyor. Oysa et tüketimi insanların ihtiyaç duyduğu kalorinin sadece yüzde 18'ini karşılıyor.
Üretilen mısırın yüzde 80'i, yulafın ise yüzde 95'i hayvan yemi olarak kullanılıyor. Dünyada üretilen her 5 ton tahıldan iki tonu hayvan (tavuk ve balık dahil) yemi oluyor. Tüm dünyadaki çiftlik hayvanları yaklaşık 8.7 milyar insanın ihtiyaç duyduğu kaloriye denk yem tüketiyor.
FAO'ya göre, eğer bugün hayvancılık için kullanılan tarım alanlarında yetiştirilen ürünler doğrudan insanların beslenmesi için kullanılsaydı 4 milyar insanın daha gıda ihtiyacı karşılanırdı.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.