1/4
Makro beslenmeyi anlamak sanki biraz daha kolay gibi. Temel üç grup var, miktarlar da belli, vücudumuza aldığımızda temel fonksiyonları da.
Bir köfte, biraz ekmek, salata yerken ne yiyebildiğimizi görüyoruz. Tatlarını ve kokularını da biliyoruz. Karnımız da doyuyor.
Macera köfteye yakından bakınca başlıyor. Kıyma, ekmek, soğan, baharat...Köftenin içinde soğan var, peki soğanın içinde ne var? Gözle göremediğimiz, farkına varamadığımız, tadını bilemediğimiz pek çok önemli madde bizi en az makro besinler kadar çok besliyor ve eksikliklerinde ölüme kadar varabilen hastalıklar görülüyor.
C vitamini bugün en bilinen vitamin. Peki bu vitamin eksikliğinin tarihi değiştirdiğini biliyor muydunuz?
Vasco da Gama, 1497’de Afrika’nın güneyinden Hindistan’a ulaştığında gemicilerin çoğu iskorbütten ölmüştü. Macellan, dünya turu için Amerika’nın güneyinden dolaşırken mürettebatın %80’i iskorbüte yakalanıp öldü. J. Cartier 1535’te Kanada’nın nehirlerini keşfe çıktı. Gemiler donan nehirde sıkışınca mürettebat iskorbüte yakalandı. Cartier, C vitamini içeren sedir ağacı dallarını kaynatıp suyunu içirdiği gemicileri kurtardı. İngiliz R. Hawkins 1593’te Batı Hint Adaları keşif gezisinde, portakal ve limon suyu içirdiği mürettebatı iskorbütten korudu. İngiliz doktorlar, tedavide meyvelerdeki asidin etkili olduğunu sandığı için portakal yok ise, sirke veya sulu sülfürik asit önerirdi. 1 Kaptan J. Cook 1768’de dünya turuna çıkarken gemilere lahana turşusu alıp sık sık taze yiyecek satın alarak ölümleri engelledi. Napolyon’un orduları 1801’de taze at eti ile hastalıktan korundu. İngiliz R. F. Scott, Güney Kutbu’nu keşfe çıktığında yanına sadece kuru gıda aldı. Güney Kutbu’na 1911’de hasta olarak ulaştığında Amundsen’in ondan önce kutba diktiği bayrağı gördü. Dönüşte o ve ekibi iskorbütten veya donarak öldü. Amundsen ise Eskimolardan öğrendiği gibi yanına fok balığı eti ve kızak için çok sayıda köpek aldı. Dönüşte köpekleri de yediği için iskorbüte yakalanmadı ve Güney Kutbu’nun kaşifi o oldu*. Görseldeki resim C vitamini kristaline aittir.
* https://www.uralakbulut.com.tr/wp-content/uploads/2013/07/c_vitamini.pdf
Hayat biyokimyasal bir süreçtir. Genetik bilimcilere selam olsun :) Nefes almak, yemek yemek, okuma, uyumak, spor yapmak her bir aktivite için sayısız biyokimyasal süreç işler. Her bir molekülün gideceği yer ve yapacağı iş bellidir.
Nefes almayı düşünün mesela, oksijene bağımlı organizmalarız. Oksijen alıp, karbondioksit veriyoruz. Tıpkı bir baca gibiyiz. Karbondioksit bizim metabolik artığımız. Oksijeni gaz halinde aldık ve bütün vücut hücrelerimize ihtiyaçları kadar dağıtmak zorundayız. Bunu nasıl yapacağız. Oksijen gaz halinde ve kanımız da sıvı. Bu oksijen kana nasıl geçecek?
Burada devreye proteinler giriyor. Hatırlayın, hemoglobin örneği vermiştik. Oksijen taşınmasından sorumluydu. Hemoglobinin oksijen taşıyabilmesi için Demir elementine ihtiyaç var. Bildiğimiz inşaat demirine. Bu nedenledir ki demir yaşamsal bir iz elementtir. Eksikliğinde demir eksikliği anemisi görülür. Demir eksikliği anemisi bir halk sağlığı sorunudur. Çocuklarda zeka geriliği yapar ve erişkinlerde de depresyon ile ilişkisi hakkında bulgular vardır.
Kemiklerimiz kalsiyum ve fosfor deposudur. Sağlıklı kemikler için yine bir mikro besin öğesi olan kalsiyum, magnezyum ve fosfora ihtiyaç duyuyoruz.
Bu noktada kalori sayma işi biraz çıkmaza giriyor. Hangi besin öğelerine göre kalori kısıtlıyorsunuz ve o zaman kendinizi hangi mikro besinlerden mahrum bırakıyorsunuz. Diyet profesyonellerine danışmadan yapılacak kısıtlamalar sağlık için çok zararlı olabilir.
Baharatlar, bitki çayları, temek besin öğeleri, sebzeler, meyveler, yemek hazırlama ve pişirme yöntemlerinin hepsi mikro beslenme ile iç içe girmiş durumda.
Tarım, ziraat mühendisleri, hayvan yetiştiriciliği de yine mikro beslenme ile çok sıkı iletişimi olan disiplinler.
Gıdanın endüstri halini almasıyla birlikte toprakların aşırı kullanımı beraberinde çok fazla zorluk getirdi. Bugün biliyoruz ki büyük annelerimizin yediği havuç ile aynı havucu yemiyoruz ve aradaki fark bize ciddi sağlık sorunları olarak dönüyor.
Dünya çapında iki milyar insan " gizli açlıktan " muzdariptir. Açlığı uzak tutmak için yeterli kaloriyi yiyebilir, ancak demir, kalsiyum ve A ve B Vitaminleri gibi neredeyse yeterli mikro besinleri alamazlar.
Gizli açlık, genellikle mısır, pirinç ve manyok gibi düşük maliyetli ve doyurucu ama çok besleyici olmayan ve besleyici meyve, sebze ve hayvansal ürünlerde yetersiz olan temel karbonhidratlara çok fazla dayanan bir diyetin sonucudur.
Özellikle çocuklar ve hamile kadınlar için gizli açlığın, doğum kusurları, beyin fonksiyonlarında azalma, bağışıklık sisteminde bozulma ve kronik yorgunluk gibi ciddi, uzun süreli sağlık etkileri olabilir. Ancak birçok düşük ve orta gelirli ülkede, besin değeri yüksek gıdalar, gıda takviyeleri genellikle kıt ve pahalıdır.
Onlarca yıldır ABD'deki ve dünyadaki halk sağlığı yetkilileri ve araştırmacıları, mikro besinleri neredeyse herkesin karşılayabileceği temel temel gıdalara sızdırmak amacıyla çeşitli özel "kuvvetlendirilmiş" gıdalar piyasaya sürdü: örneğin, iyotlu tuz, demir katkılı buğday unu, A vitamini ile zenginleştirilmiş yağ gibi. *
• WHO’ya göre her yıl, 5 yaş altı 7 milyon çocuk, gizli açlık sebebiyle hayatını kaybetmektedir.
• UNICEF’e göre her 15 saniyede bir çocuk beslenemediği için hayatını kaybetmektedir.
• Dünya nüfusunun %10’u yani yaklaşık 795 milyon kişi açlıkla mücadele etmektedir.
• Vitamin ve mineral yetersizlikleri küresel sağlık yükünün %10'nundan sorumludur.
• Yılda ortalama 807 bin çocuk A vitamini, çinko veya diğer besin öğesi yetersizlikleri yani gizli açlık sebebiyle gelişim bozukluğu yaşamaktadır.
• Her yıl 18 milyon bebek iyot yetersizliği nedeniyle zihinsel engelli olarak dünyaya gelmektedir.
• WHO, dünyada, her yıl, 6 ay - 5 yaş arası 450.000 çocuğun çinko yetersizliğine bağlı hastalıklardan dolayı yaşamını yitirdiğini bildirmektedir.
https://bilimbunukonusuyor.sabriulkerfoundation.org/Gizli-Aclik-Toplum-Sagligini-Nasil-Tehdit-Ediyor
Gizli açlıktan bahsetmişken buna tabi ki bir de kronik açlığı eklememiz gerekiyor.
FAO verilerine göre her 9 kişiden bir tanesi kronik açlık çekiyor yani kendisini beslemeye yetecek olan besin maddelerine ulaşımı kısıtlı, yok alamıyor. Bu aylarca ve yıllarca sürüyor.
Dünyada herkese yetecek kadar gıda üretilmesine rağmen her 9 kişiden biri kronik açlık çekiyor. Dünya Gıda Güvenliği Beslenmenin Durumu 2018 raporuna göre 2017'de yaklaşık 821 milyon kişi kronik açlık çekmiştir. 1,9 milyar kişi, dünya nüfusunun dörtte birinden fazlası aşırı kiloludur. Bu kişilerin 672 milyonu obezdir. Her yıl 3,4 milyon kişi aşırı kilodan dolayı hayatını kaybediyor. Bebek ölümlerinin yaklaşık yüzde 45'i yetersiz beslenmeyle ilişkilidir. Yaşa göre boy kısalığını içeren gelişme geriliği, 5 yaşından küçük 151 milyon çocuğu halen etkiliyor. (FAO)
Açlığın ve kötü beslenmenin (yetersiz beslenme, mikro-beslenme yetersizlikleri, aşırı kiloluluk ve obezite de dahil) ortadan kaldırılması, yalnızca hayatta kalmaya yetecek gıdanın tedarik edilmesinden çok daha fazlasıdır. Tükettiğimiz gıdaların özellikle de çocuklar açısından besleyici olması önemlidir. Besleyici gıdalar yüksek maliyetlidir ve çok sayıda ailenin bu gıdaları almak için yeterince alım gücü yoktur. Bu iki faktör de sağlıklı beslenmenin önündeki en temel engeller arasındadır.
Rapora göre sağlıklı beslenmenin maliyeti uluslararası yoksulluk eşiği olan günlük 1,90 ABD Dolarından çok daha fazladır. Bu durumda, en uygun maliyetli sağlıklı beslenmenin maliyeti bile sadece nişasta içerikli gıdalar ile beslenmenin maliyetinin beş katıdır. Besleyici süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve protein bakımından zengin gıdalar (bitkisel ve hayvansal) küresel olarak en pahalı gıda gruplarını oluşturmaktadır.**
Burada devreye siyaset, devlet politikaları, çıkar çatışmaları ve başka başka faktörler de giriyor.
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.